YETERSİZ TATMİNKARLIĞIN YIKICI DIŞAVURUMU: ALDATMAK
Evrimsel geçmişimizden bu yana her toplumda başka şekillerde veya başka sebeplerle özellikle erkekler tarafından sıkça görülen aldatma ve aldatılma gerçeği evrenseldir. Erkekler neden aldatır, özellikle evli erkekler neden aldatır, soruları her toplumda ve zamanda gündem maddesi olmuştur kadınlarca. Erkeğin aldattığı nasıl anlaşılır, kocanın aldatma belirtileri nelerdir, sevgilinin aldatma belirtileri nelerdir gibi gündelik ve çok üzerine yazılıp çizilen sorular aslında aile kurumuna ve kadına verilen veya verilmesi tahmin edilen manevi zararın bir nevi önleyicileridir. Kadın, kendine ihanet edilmesine, onurunun zedelenmemesine, çocuklarının aile kuruma dair yanlış algılar ve örneklerle büyümemesine engel olmak ister.
Bilimsel Açıklamalar
Eric Anderson’ın ikili uyumsuzluk teorisi erkeklerin neden hem tek eşlilikten yana olup hem de aldatma eğilimlerinin olduğunu şu şekilde açıklar: Genç erkekler dünyaya geldikleri andan itibaren ebeveynlerinin ahlaki ve dini görüşlerini benimserler, buna bir ömür boyu tek eşli bir cinsel yaşamın onlar için yeterli olduğu görüşü de dahildir. Genç erkekler zamanla, cinsel deneyim kazandıkça bu durumun sıkıcı olduğunu fark ederek cinsel yaşamlarını hareketlendirmek isteyebilirler.
İkili uyumsuzluk teorisindeki uyumsuzluk unsuru, duygusal ve somatik (cinsel istek) olarak bir tür ayrışmadan kaynaklanır. Genellikle tek eşli olarak sürdürülen üç aylık bir cinsel yaşamdan sonra bireyler cinsel yaşamlarına hareketlilik getirme eğiliminde olabiliyor. İki yıllık tek eşli bir cinsel yaşantı sonrasında ise erkeklerin cinsel aktivite sıklığında ve cinsellikten haz alma seviyelerinde keskin bir düşüş görülebiliyor. (Yapılan başka bir araştırmada ise evlilik süreci uzadıkça evlilikten alınan doyum oranı düşmektedir, eşler birbirinden sıkılabilmektedir (Kubat, 2012).) Bu durumda erkekler iki tür duygulanım yaşıyor. İlkinde ahlaki olarak toplumsal açıdan geçerli olan tek eşliliği sürdürme davranışı görülür. Birey aldatmanın ahlaka aykırı bir davranış olduğunu düşünür fakat içten içe başkalarına karşı cinsel arzular duyar. Erkekler bu duygusal ve somatik uyumsuzluğun içinde kapana kapılmış gibi hisseder. Başkalarına karşı cinsel arzular hissetmelerine rağmen aldatmayan yani başkalarıyla cinsel ilişkiye girmeyen erkekler kendi içlerinde yaşadıkları uyumsuzlukları porno izleyerek düzenlemeye çalışırlar. Partnerleriyle cinsel ilişkiye girerken partnerlerinin yerine başka birini hayal etme, çevrimiçi olarak başkalarıyla flört etme gibi davranışlar görülebilir. Zamanla bu davranışlar da yetersiz gelmeye başlar. Erkekler ilerleyen durumlarda istedikleri cinsel performansı sağlayamadıkları için partnerlerine agresif davranışlar gösterebilir. Artık erkekler cinsel arzularını tatmin etmek için başkalarıyla cinsel ilişkiye girmenin yardımcı olabileceğini fark eder, aynı anda partneriyle olan duygusal ilişkisini sürdürmeyi planlarlar. Tek eşliliğe ahlaki olarak çok bağlı olan erkekler yaşadıkları uyumsuzluk durumunu hayatlarına genelleyerek kısır bir döngüye girerler. Arzuladıkları farklı cinsel hayatlar ve değer yargılarının çatışmasından kaynaklanan uyum bozuklukları partnerleriyle olan ilişkilerinin işlevselliğine zarar verme evresine geldikten sonra bu huzursuzluk halini bir kader ya da alın yazısı olarak benimserler. Hayatta istedikleri herhangi bir şeyi elde etmek için izinleri olmadığı duygusuna kapılırlar. Böylece erkekler, partnerlerini aldatmak için kendilerine durumlar yaratırlar. Aldatmanın kendi istek ve arzularını tatmin etmek için tek yol olduğunu düşünürler.
Shirley Glass ise erkeklerin aldatmasını hayranlık isteğinin tatmin edilme ihtiyacına bağlar. “Eğer erkek buna muhtaç hissediyorsa aldatma yaşanabilir, bunun sadece cinsellikle ilgisi yoktur.”
Bazen bir kadının erkeğe karşı olan güvensizliği erkeği başıboş hissettirebilir. Erkeğin yetiştiği ortamdaki ebeveynleri veya bakım verenlerinin aldatmayla ilgili olumsuz geçmişleri kadını eşiyle ilgili şüpheye düşürebilir. Bu güvensizlik ve şüpheler erkeği boğulmuş hissettirebilir. Sürekli sorgulanmalar, iftiralar bireyi kendi hayatından biraz olsun uzaklaşma isteğine yönlendirebilir. Kadının gözündeki olumsuz imajını değiştiremeyeceğini bildiği için başka bir kadının gözlerinde lekesiz bir imaj oluşturmak cazip gelir erkeğe. Böylece zamanla aldatma gerçekleşir, bir nevi eşinin korktuğu başına gelir. Erkeğin aldatma belirtileri bariz bir şekilde baş göstermeye başlar. Kadın iftiraları ve boğucu tavırlarıyla erkeği gerçekten düşündüğü gibi biri haline getirebilir.
Aldatmanın günümüzde en çok etkinlik alanı oluşturduğu çevrimiçi uygulamaları göz önünde bulundurabiliriz. Örnek olarak, tinder özelinde yapılan bir araştırma Shirley Glass’ın söylemlerini destekler nitelikte. Tinder kullanıcıları birisiyle fiziksel olarak bir yakınlığa girmektense birlikte zaman geçirmenin ve mesajlaşmanın daha fazla yaygın olduğunu göstermektedir.
Yapılan bir başka araştırmada ise tinder kullanımının en yaygın sebepleri olarak zaman geçirme, merak, sosyalleşme ve ego tatmini gösterilmiştir. Bu tarz uygulamaların daha yeni olduğu düşünülürse, uzun süreli bir ilişki içerisinde olanların bekarken böyle bir etkinlik alanlarını olmayışı kullanımları konusunda etkili olabilir. Bundan hareketle tinder gibi uygulamalar konusunda meraklı olabilecekleri düşünülebilir. Tüm bunların ışığında aldatmayla ilişkili olarak hem yeni olanak ve ortamlar hem de cinselliğin dışındaki ego tatmini, hayranlık ve ilgi ihtiyacı gibi faktörler göz önünde bulundurulabilir.
Toplumsal Dinamikler
Cinsiyet bazında değerlendirecek olursak erkeklerin aldatması toplum tarafından daha fazla anlaşılır ve kabul edilebilir görülmektedir. Bu da erkeklerin aldatma davranışını gerçekleştirmesine daha yatkın olmasına ve kadınların bu durumu daha kolay kabullenebilmesine yol açmaktadır. Aldatmalardan kaynaklanan boşanmalar ve ayrılmalar da göz önünde bulundurulduğunda erkeklerin aldatmasından kaynaklı boşanmaların kadınların aldatmasından kaynaklanan boşanmalardan daha az olduğu görülebilir. Buna sebep olarak toplumumuzda yaygın olarak görülen “Erkektir yapar, dinimize göre erkekler dört partnerle cinsel ilişki sürdürebilir, erkek adam kimseye hesap vermez…” gibi düşünceler arka çıkmaktadır.
Halk dilinde daha çok duygusal aldatma şeklinde ifade edilen kavram aslında ikili ilişkideki romantik bağın yok olması ve erkeğin/ kadının bir başkasına cinsellikten harici olarak ilgi duyması olarak değerlendirilir. İnsanlar eşlerinin/ partnerlerinin kendilerine karşı duygusal olarak ilgisinin azaldığını fiziksel olarak belli bir aşamadan sonra fark edecekleri için bu durum zaman alır ve bu süre boyunca kadın/erkek kaygılanır, yaşam kalitesini düşürür, duygusal aldatma belirtilerini bilmek ister ki yaşadığı çıkmazı çözümleyebilsin. Yapılan araştırmalarda aldatma sebepleri cinsiyete ilişkin olarak ayrıştırıldığında erkeklerin aldatmaları cinsel tatminsizlikle ilişkilendirilirken, kadınların aldatmaları duygusal eksiklikle ilişkilendirilir. Buradan hareketle duygusal aldatma denilen kavram genellikle kadınlarda vuku bulmuş denilebilir. Toplumumuzdaki yetiştirme stillerinin cinsiyet özelinde değişiklik göstermesinin bu farklılıkta etkili olabileceği kanısındayım. Genelde erkeklerin duyguları ifade etme konusunda daha çekingen oluşu ve toplum tarafından ona biçilen rol doğrultusunda daha sert ve ketum bir duruş sergilemeleri gerektiğini düşünmelerinden sebeple ilişkileri içerisindeki duygulara yükledikleri anlam ve değer sekteye uğramış olacaktır. Bundan hareketle cinsel tatmin eksikliği kaynaklı bir aldatmanın erkeklerce daha yaygın olması düşünülebilir.
Sonuç
“Erkekler neden aldatır?” sorusunun cevabını literatürde yapılan araştırmalar ve toplumsal dinamikler bağlamında değerlendirdiğim bu makalede bu sorunun nedenleri farklı açılardan incelenmiştir. Bilimsel açıdan değerlendirdiğimizde, erkeğin aile yaşantılarındaki olumsuz aldatma örneklerinin (aldatan baba/anne/bakımveren) kadında yarattığı kaygı ve bu kaygının aldatma sürecinin başlangıcını oluşturması, günümüz dünyasındaki çevrimiçi ilişki uygulamalarının yarattığı ortam ve merak unsuru ve evlilik süreleri göz önüne alınmıştır.
Toplumsal dinamikler bağlamında ise geleneksel toplumlardaki erkeklere tanınan ayrımcı haklar ve yetiştirme stilleri göz önüne alınmıştır.
Kaynakça
Anderson, E. (2012).
Atkins, D. C., Baucom, D. H., YI, J., Christensen, A.(2005). I
Charles, N., & Britton, A. (2003).
Kubat, D. E. (2012).
Timmermans, E., De Caluwé, E., & Alexopoulos, C. (2018).