Panik Atak, Kötü Bir Şey Olacak ve Hastalık Korkusu

Panik Atak ve Panik Bozukluk Bir Şey Olacak Korkusu

Panik bozukluk; beklenmedik zamanlarda yineleyici şekilde panik atak nöbetlerinin yaşadığı aynı zamanda kişinin ataklarını tekrarlayacağına yönelik sürekli olarak endişe içinde bulunduğu bir kaygı bozukluğu diyebiliriz.

Panik atak; birkaç dakikadan 1 saate kadar sürebilen, şiddetinin bu süre zarfı içerisinde azalıp artabileceği, yoğun bir şekilde korku ve kaygının olduğu bir süreçtir. Kişi bu nöbet sırasında, bütün vücudunu (kalp çarpıntısı, titreme, terleme, nefes alamama hissi vb.) etkileyen yoğun bir sarsılma ve bedensel bir sıkıntı halini tecrübe eder. Panik atak ya da panik bozukluk yaşayan kişi  çok yoğun olarak kaygı ve korku yaşar; bu korkunun içeriği genelde kötü bir şey olacağı düşüncesi, bireyin kendini büyük ve tehlikeli bir rahatsızlığının olduğu ya da olacağı endişesi (örneğin; kalp krizi, tümör, kanser gibi) ve öleceği, çaresiz bir çıkmazda olduğu ya da buna dayanamayacağına dairdir.

Panik nöbetleri sırasında kişi şiddetli bir takım fiziksel sıkıntılar yaşar; çarpıntı, baş dönmesi, göğüste sıkışma hissi, nefes almakta güçlük – boğulma duygusu, terleme, titreme, ateş basması, bulantı, uyuşma hissi, baygınlık duygusu gibi (bu belirtiler kişiden kişiye farklılık gösterecektir). Bu bedensel değişimler o kadar rahatsız edici ve şiddetlidir ki; kişi o anda başka bir şeye odaklanma, yapmakta olduğu eyleme (çalışmak, bir şey okumak, film izlemek, alışveriş yapmak vb.) devam etme, bulunduğu yerde durmaya devam etme konusunda çok zorlanır. Çoğu zaman geçirdiği nöbetin belirtilerinden başka hiçbir şey düşünemez halde olur. Genellikle biran önce bu aşırı sıkıntılı fiziksel ve duygusal değişim halinden kurtulmak ve yaşıyor olduğuna inandığı tehlikeli durumu (kalp krizi, delirmek vs.) engelleyebilmek için; bulunduğu ortamı terk edebilir, tanıdığı birilerinden yardım isteyebilir, bazı durumlarda hastanelerin acil servislerine başvurabilir.

Panik atak yaşayan her kişi, panik bozukluk sahibi demek değildir. Bazen, belli durumlar karşısında yoğun korku ve kaygı yaşamak, ya da belli fizyolojik sıkıntılar, kişinin panik nöbeti geçirmesine neden olabilir. Kişide panik bozukluk olduğunu düşünmemiz için; atakların tekrar etmesi, beklenmedik – önceden kestirilemeyen – durumlarda da ortaya çıkması, sadece belli koşullarda (örn; kalabalık yerler / toplu taşıma araçları / uçak / asansör gibi) yaşanıyor olmaması, bir dış tehlikenin bulunmadığı ortamlarda ortaya çıkması ve kişinin nöbetler arasında tekrar atak yaşayacağına dair sürekli ve yoğun bir kaygı yaşıyor olması kriterleri önemlidir.

Panik bozuklukta kişi, tekrar panik nöbeti yaşayacağına dair kaygısından dolayı bazı ortamlardan uzak durma, yalnız kalmak istememe, mecbur olmadıkça evden dışarı çıkmama gibi bazı kaçınma davranışları geliştirebilir. Panik bozukluk, psikoterapiyle çok iyi sonuçlar alınabilen bir sıkıntıdır. Bazı durumlarda, belli sürelerde ilaç kullanımı da gerekli olabilir (özellikle kişinin çok sık ataklar geçirdiği, ataklar nedeniyle terapi seanslarına gelmekte zorlandığı, tüm günlerinin ve hayatının (özel / iş / sosyal) çok belirgin derecede engellendiği durumlarda, terapinin etkisi görülene kadarki dönemde kişinin ruh halini dengeye sokabilmek amacıyla). EMDR terapisi, Bilişsel Terapi ve Bilişsel Davranışçı Terapi, Panik bozukluğu tedavisinde en etkili yöntemler olarak kabul edilmektedir.